Genç yaşta Paris’e giderek başladığı moda yolculuğunu, disiplinli çalışması, yenilikçi vizyonu ve markaları yeniden ayağa kaldırma yeteneğiyle moda tarihinin en büyük başarı hikâyelerinden birine dönüştürdü. Balmain ve Patou’daki ilk yıllarının ardından Fendi ve Chloé’de yaratıcı gücünü kanıtlayan Lagerfeld, 1983’te neredeyse unutulmuş durumdaki Chanel’i modernleştirip küresel bir moda devine dönüştürerek kariyerinin en büyük zaferini kazandı. İkonik siyah-beyaz estetiği, bitmeyen üretkenliği ve kendine özgü tarzıyla hem Chanel’i hem Fendi’yi zirveye taşıyan Lagerfeld, kendi adını taşıyan markasıyla da ulaşılabilir lüks alanında yeni bir kültür yarattı ve ardında moda dünyasının kalbinde yaşayan dev bir miras bıraktı.